Sümela Manastırını iki kere ziyaret etme şansı yakaladım . En son ziyaretim ya 2007 yılı idi ya da 2008 tam olarak hatırlamıyorum. Yani yayınladığım fotoğraflar aslında bayaa eski, ama sizinle paylaşmak ve bilgi vermek istedim.
İki defa gittim dedim ya, her defasında şaşırdım , nasıl bir güç, fikir, ve emek ki yıllar önce dağları oyup böyle bir yapı oluşturmuşlar.
Sümela Manastırı yoluna ilk ulaştığınızda, karadenizin büyülü doğası sizi cezbediyor.
Arabayı bir noktada bırakıp orman yolundan yürümeye başlıyorsunuz. Yaşlı ağaç kökleri bütün patikayı kaplamış size görsel bir şölen hazırlamış. Aşağıdan yukarı baktığınızla o muhteşem yapıyı görüyorsunuz.
Şaşkınlık ve hayranlık duyguları birbirine karışıyor.
Yukarı çıktıkça bulutlara daha çok yaklaşıyorsunuz hafif bir yağmur çiseliyor. Toprak kokusu çam kokuları ciğerlerinizi sarıyor.
Upuzun bir merdiven çıktıktan sonra gişeye ulaşıyorsunuz. Çeşitli ülkelerden gelen turistler sürekli fotoğraf çekiyorlar. İçeride görülebilen pek de bir şey bırakmamışlar aslında tüm duvarlar restore edilmiş ama buram buram "ben yeni yapıldım "diyor.
Hem şanslıyız hem değiliz aslında. Şanslıyız çünkü böyle bir yapı bizim ülkemizde yapılmış ve günümüze kadar gelmiş. şansızız çünkü ülkemizde tarihe saygısı olmayan o kadar çok insan var . ve bu insanlar bu yapıyı katletmişler , mahvetmişler. Tüm insan figürlerinin yüzleri oyulmuş. Resimlere isimler kazınmış.
Sağ taraflarda Boş odalar var, camından uzanıp aşağı baktığınızda bu muhteşem manzara karşılıyor sizi.
Bulutlu bir Karadeniz Manzarası daha;
Sümela Manastırına bir kere daha bu sefer eşimle gitmek istiyorum. Seneye yaza planlarımın arasında .
Hiç yorum yok: