Babam bana satranç oynamayı öğrettiğinde henüz okula başlamamıştım. Günün büyük çoğunluğunu evde geçirdiğim için satranç oynamak için ya ablamın okuldan dönmesini ya da babamın işten eve gelmesini beklerdim heyecanla çünkü oturduğumuz apartmandaki yaşıtım olan çocuklar pek ilgilenmiyorlardı satranç oynamakla.
Bir kaç yıl sonra bir gün bakkaldan alışveriş yaparken bir kızla tanıştım. Bakkalın hemen üstündeki apartmanda oturuyordu. Detaylarını hatırlamıyorum ama konu bir şekilde satrança geldi. O da oynamayı biliyor ve oynayacak kimseyi bulamıyordu. Evlerinde de çok güzel bir set vardı.
Hemen bir heves onlara çıktık. Gerçekten çok güzel bir setti. Bizim evimizdeki plastik kutulu taşınabilir siyah beyaz taşlar gibi değildi. Gerçek mermerden ve prinçten yapılmış bir setti ve yine prinç ayaklı mermer tablalı kocaman bir masası vardı.
Taşlar öyle büyük ve öyle ağırdı ki hamleyi yaparken taşı bulunduğu kareden kaldırıp diğer kareye koyarken eğer başarılı bir hamleyse keyfini doya doya çıkartmamı sağlıyordu. Bir kaç sefer keyifle oynadıktak sonra şu an ismini bile hatırlamadığım arkadaşım ailesiyle birlikte o binadan taşınmıştı.
Yıllar sonra Eskişehir'de okurken lüle taşından bir set yaptırdım kendime. Öğrenci halimle oldukça uzun bir süre para biriktirmiştim ve alınabilecek en güzel hatıra lüle taşından yapılmış bir satranç setiydi benim için.
Şimdi güzelce tasarlanmış bir kaç satranç seti ve masalı takımı beğeninize sunuyorum. Nilişim büyüdüğünde ben de güel bir masa tasarlayıp şahane setimi sergileyeceğim :))
.jpg)
.jpg)
Hiç yorum yok: